25 Temmuz 2016 Pazartesi

Akçakoca Gezisi

Gidiş tarihi: 24.07.2016 Pazar

Akçakoca Bolu'ya yaklaşık 90 km. Normal nüfusu 24000. Ama yazları bu sayı artıyor. Eskiden ne güzel Bolu'nun ilçesiydi. Düzce il olduğundan beri artık oranın ilçesi. Sırf güneşlenip biraz daha bronzlaşalım diye Ömer ile hem denize hem de gezmeye gidelim dedik. Zaten yol 1 saat - 1 saat 10 dk civarı sürüyor. Akçakoca Kaymakamlığının sitesinde ilçedeki plajları sıralamışlar. Biz de oradan ilgimizi çekenlere gidelim dedik. Bakmak isteyenlere Akçakoca'daki plajların listesi burada
Öncelikle mavi bayraklı olması sebebiyle Ceneviz Kalesi Plajına gidelim dedik. Yeri çok hoşumuza gitti. Giriş için arabayla 5 TL alıyorlar. Girişe arabayı çektikten sonra aşağıya doğru yürüyünce 2 ayrı kafeye ait şezlonglar var. 2 şezlongu günlük 15 TL'ye kiralıyorlar.
Biz öğlen 11.30 gibi plaja geldik. 5'e kadar da kaldık.Saat 2'ye kadar hiç dalga yoktu. Deniz soğuk ama dinlendirici bir etkisi var. Karadeniz olmasının en güzel özelliğinden biri de tuz oranının çok düşük olması. Plaj kumdan ancak denizin içi taşlardan oluşuyor. Girip çıkması zorluyor. Denizin sığ olmaması bir dezavantaj.

Ceneviz Kalesi Plajının ortamı diğer plajlara göre gözüme nezih göründü. Rahatsız edici tipte pek insan yoktu. Şezlongların arka tarafındaki kafeteryalar yiyecek, içecek, wc, soyunma kabinleri ve duşlar var.
Plajın arka tarafı yemyeşik ağaçlarla kaplı. İnsana huzur veriyor... Saat 5'ten sonra Akcakoca'nın çıkışından Ereğli tarafına giderken yaklaşık 1 km uzunluğunda bir plajlar var. O taraflara da bir göz gezdirelim dedik. Çok hoşuma gitmedi. Birkaç yerde kamp alanları var. Kamp sevenler için ilginç gelebilir. Ardından şehiriçindeki Çuhallı plajının önünden geçtik. Orasında da insanlar iç içe geçmiş curcuna bir görüntü vardı. Dedik ki: İyi ki Ceneviz Kalesi Plajına gelmişiz. Bundan sonra her haftasonu güneşlenmeye ve denize Akçakoca'ya gitmeye karar verdik.
Gezip tozduktan sonra en son teknelerin olduğu liman kısmına doğru geldik. Güneşin batma saatine yakın renkler göze hitap ediyordu.

19 Temmuz 2016 Salı

Eski Halfeti Gezisi

Gezi tarihi: Temmuz 2016

Gaziantep'deki Zeugma Mozaik Müzesi'nden sonra sıra geldi Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesinde yer alan Eski Halfeti'ye... Eski Halfeti, Gaziantep merkezine yaklaşık bir buçuk saat mesafede. Fırat nehri Gaziantep ve Şanlıurfa il sınırını belirliyor. Zamanında GAP projesi kapsamında baraj gölü yapılması için Halfeti'de yer alan yaklaşık 25 köy sular altında kalmış. Eski Halfeti, Halfeti'ye yaklaşık 10 km mesafede bulunuyor.

Eski evlerle dolu Eski Halfeti'de silueti bozan tek şey tepedeki şu otel. Böyle dokusu olan bir bölgeye bence hiç yakışmamış.

Bu bölgenin en görülmesi gereken yeri sular altında kalan camiisi ve batık minaresi. Bu tarihi yerleri görmek için Birecik baraj gölü içerisinde bir sürü tekne var ve tur düzenliyorlar. Tekne turu yapmadan önce iyi fiyat araştırılması lazım ve bol bol pazarlık da cabası... Normalde çoklu teknelerde kişi başı 10 TL'ye yaklaşık bir saatlik gezi yapılırken, biz beş kişi tekne kiraladık ve toplam 80 TL ücret ödedik. Bizimki VİP gezi oldu. Batık minarenin olduğu kısımda 20 dk gezme molası da verdirdik ve gezimiz 1.5 saat civarı sürdü.
Eski Halfeti'nin karşısında Gaziantep sınırlarında bulunan Rum Kale var. Ama Rum Kale'de gezilecek çok yer olmadığından biz Eski Halfeti'yi tercih ettik. Rum Kale'deki kaleye girişler Gaziantep Valiliği tarafından yasaklandığından o tarafı gezemedik.
Eski Halfeti'ye gelmişken şu köprüyü görmekte de fayda var. Bu arada karagülleriyle meşhur bu yerde hiç karagül görmemiş olmam da ayrı bir ironi sanırım. Ama anahtarlık koleksiyonum için karagül sembolü olan bir anahtarlık da aldım.

18 Temmuz 2016 Pazartesi

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Gezisi

Gezi tarihi: Temmuz 2016

Yıllardır hayal ettiğim Zeugma Mozaik Müzesi'ni sonunda görebildim. Yola Mersin Taşucu'ndan sabah saat 4'de arabayla çıktık. Amaç hem sıcağa kalmamak hem de günübirlik gezi olacağından zamandan kazanmak. Taşucu-Gaziantep arası molalarla birlikte yaklaşık beş saat sürdü. Telefondaki Google-Haritalar uygulaması sağ olsun güzelce müzeye kadar ulaştırdı bizi.
Müze Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı olduğundan giriş ücreti var.Veya müzekartı olanlara giriş ücretsiz. Ben de müzekart olduğundan kartımı okutup girdim. Müze giriş katı (zemin kat) ve üst kattan (birinci kat) oluşuyor. İçerisinde 2-3 ve 4. yüzyıllara ait mozaikler var.
Bazıları yer mozaiği, bazıları da duvar mozaikleri de olmak üzere kategorilendirilmiş. Mozaiklerin hepsi bir şey anlatıyor. Anlamı çözülenleri okuyunca o zamanki insanların bir şeyler anlatmak için sanata verdikleri önemi şaşırarak gözlemledim. Ayrıca resimlerin etrafını süsleyen üç boyutlu figürler ile sanatçıların çalışmalarında perspektif kullanmaları çok ilgimi çekti. Bizler şu an bile doğru düzgün perspektif kullanamıyoruz. Yüzyıllar önce vatandaşlar neler yapmış...
Yukarıdaki fotoğrafta Zeugma Müzesi'nin ünlü eserlerinden biri olan "Aşk ve Ruh" mozaiği vardı. Müze müdürü bize anlatmasa şunu bilmeyecektik: Esere sol köşeden bakınca adam yukarı bakıyormuş gibi görünürken, sağ köşeden bakınca adam yanındaki kadına bakıyor gibi görünüyor. Ayrıca çerçevenin altındaki dikdörtgen prizmalar da yön değiştirdikçe domino taşı hareketi yapıyor gibi görünüyordu. İçinde yaprak şeklinde figürler olan çerçevelerde de bu ve buna benzer görüntüler var.
Bu arada eserlerin birçoğu kaçakçılar tarafından tahrip edilmiş. Hatta bir mozaiğin eksik parçası kaçakçılar tarafından Amerika'ya kaçırılmış ve bu fark edildiğinde ülkemiz girişimlerde bulunarak eksik parçaları geri almış.
Zeugma Mozaik Müzesi'nin sembolü haline gelen meşhur "çingene kız" mozaiğinin resmini paylaşmasam da olmazdı :)
Mozaik Müzesi gezisi bittikten sonra tripadvisor'dan faydalanarak Gaziantep'e gelinir de kebap yenmez mi dedik. Ve Kasap Halil Usta isimli mekana geldik. Mekanda valeler bizi karşıladı, yerimize geçtikten sonra ortaya karışık kebap söyledik. Kebaplar ki ne kebaplar onlar. Önce mezeler, ardından fındık lahmacunlar, sonra da patlıcan kebabı, sebzeli kıyma, çeşitli antep ve urfa kebapları ve bir sürü şey. Haliyle hepsini bitiremedik. Mekanı tavsiye ederim. Yemekten sonra Eski Halfeti'yi görmek için Şanlıurfa tarafına doğru yola çıktık. Sıradaki yazı da o olsun.

Nerede kalmıştık?

Eveet, sen yıllarca blog yaz, sonra bir buhranla kapat. Ardından tekrar aç ama yazma. Oldu mu şimdi... Neyse, karar verdim bazı şeyler içimde kalmasın tekrar yazmaya başlıyorum. Bu defa epeyce bir süre kapatmamak üzere. Yani öyle umuyorum. Bundan sonraki yazımda Temmuz ayı içerisinde gezdiğim yerlerden bazılarını paylaşacağım.
Görüşmek üzere...