Gezi Tarihi: 22-25 Ocak 2016
İşyerindeyken bir gün bir yazı geldi ve Antalya'da işimizle alakalı bir seminer düzenleneceği yazıyordu. Kurumdan da ben görevlendirildim ve seve seve / güle oynaya gittim. 2014 Ocak'da yine bir seminer için gitmiştim...
Kurum uçak biletini karşılamayacağı için 21 Ocak akşamı 21:00 otobüsüne bindim ve sabah 07:30'da Antalya otogara ulaştım. Otele belirli saatlerde servis olduğundan hemen gitmek istemedim. Gelmişken şehir merkezini gezeyim dedim. Fırsat varken değerlendirmek gerek :)
Otogar'dan şehir merkezine tramway ile ulaştım. İlk olarak Muratpaşa'daki Marka Antalya isimli avm'den birkaç şey alarak geziye koyuldum.
Ardından Kaleiçi taraflarında biraz gezineyim ve koleksiyonum için birkaç anahtarlık alayım düşüncesiyle ilerledim.
Anahtarlıklarımı aldıktan sonra satıcıyla konuşurken "Arkeoloji Müzesi'nden başka buralarda müze var mı?" dediğimde "Sabancıların müzesi var" yanıtını aldım. Satıcı biraz daha düşündükten sonra "Sabancı değil Koç müzesi olabilir" dedi. Haliyle kafam karıştı :) Hoş, karışmasına gerek yoktu: Zengin daima zengindir, isimler karışabilir...
Yol üzerinde bir kişiye sorduktan sonra müzeye ulaştım. İsmi: "Suna - İnan Kıraç Müzesi" Suna, Vehbi Koç'un kızı, İnan da ailenin damadıymış. Yani bir nevi Koç müzesi de denebilir. Gerçi Rahmi Koç Müze'sinin yakınından geçemeyecek kadar küçük bir yerdi. Tarihi seramikler vardı.
Müzenin üst katında güzel manzara vardı. Selfie çekmeyi de ihmal etmedim hani :) Müze gezisi bitti, Cuma Namazı olduğunu duyunca bir camii buldum. Kaleiçi Üçkapılar karşısında Karakaş Camii'nde namaz kıldıktan sonra Ömür'ün karnı feci acıktı. Napsam napsam derken Kaleiçindeki tabelalardan "Dönerciler Çarşısı" ibaresini görünce, gitmeye karar verdim.
Dönerciler Çarşısı denilen yer kapalı çelik yapıdan oluşan bir çeşit hangar. İçine girip biraz dolaşmak istediğinde her dükkandan en az bir kişi yoldan geçenleri sürekli dükkana çağırarak rahatsız ediyor. Hepsine direnerek en sonraki dükkanda karar kıldım :) Ve bir porsiyon iskender yedim.
Kalekapısı durağından tramwaya binerek bu sefer Konyaaltı'nda bulunan ve iki sene önce ziyaret ettiğim ülkemizin en güzel müzelerinden biri olan "Antalya Arkeoloji Müzesi"ne ulaştım. İnsanın müze kartının olması ne güzel, yine bedava girdim :)
Ardından Otogara tekrar gidip karşılamaya gelen servise bindim ve otele ulaştım. Otel Belek'de. İsmi Susesi Luxury Resort. Otelde üç gün kaldım. Genel olarak söylemem gerekirse oldukça beğendim. Seminer sponsorlu olduğundan hiçbir ücret ödemedim. Klasik Antalya oteli olduğundan her şey dahil konseptiydi.
Otelin en beğendiğim kısmı, binaların etrafında yüzme havuzlarının olması. Yazın insan odadan çıkıp direk havuza girebilir. Denize sıfır olması -denizi kum- ve çalışanların güleryüzlü hizmeti de memnuniyet verici. Bakmasam olmazdı. Booking.com'dan gecelik ücret ne kadar diye baktığımda; Ocak ayı için iki kişi gecelik ücret 500 TL civarıymış...
Şelaleri ve antik kalıntıları bu sefer de gezemedim. bir dahaki sefere inşallah :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder